2 Mayıs 2010 Pazar
Eskişehir Kütahya Turu
2. Gün: Pazar Kütahya, Kütahya Kalesi, Germian Sokağı, Arkeoloji Müzesi, Alipaşa Camii, Aizoani Antik Kenti ve Zeus Tapınağı gezilerimiz sonrası dönğş yolculuğumuza hazırlanıyoruz. Yaklaşık 4 saatlik bir yolculuktan sonra İstanbul’a ulaşıp siz değerli konuklarımızı aldığımız noktalara bırakıp tekrar görüşmek üzere veda ediyoruz.
PİKNİK
Altı üstü yarım saatte kendi evinizde hazırlayabileceğiniz, hemen toparlanıp temizlenen tabaklar, açık havada börtü böceğin,hatta kene tehlikesiyle karşı karşıya olmak adına açıkhava güneş eşliğinde insanlar piknik yapma ihtiyacı duyar.
Haddinden fazla ekmek,haddinden fazla çekirdek,yemiş,normalde bir günde asla tüketilemeyecek kadar meyve ve sebze,normalde yine asla tüketemeyeceğin kadar da ne olur ne olmaz yanıma alayım kurabiyeleri,bisküvileri,gofretleri...
Sanki açlıktan ölünecekmiş gibi amann açık havada nasıl olsa herşey yenir düşüncesiyle gereksizde bir çok yiyecek alınır.Halbuki piknik sabahtan akşama kadar yapılır.
Yedek kıyafetler,terlikler,atletler,şapkalar,minderler,kilimler,toplar,bisikletler,örtüler,su bidonları,mangallar.... O mangalda pişirilecek etler,köfteler,patlıcanlar,domatesler,biberler,soğanlar.Sonra tabaklar,çay takımları,demlikler,piknik tüpleri.Bebek varsa onun beşiği,puseti,ekstra çantası.Radyolar,müzikçalarlar,okey takımları,hamaklar.Tüm bunları hazırlamak bile yorar insanı.Tabiki genelde bu malzemeleri kadın hazırlar.Pikniğe gidince kadınları dinlendirmek için erkek mangal işini üzerine alır.
Mangal yakan kişi kesinlikle erkek olur.Neden peki!!. Adettendir tabi ki. Birde Kadınların tek ana yemek yapmadığı yerdir piknik yeri. Ama kadınlar genede boş duramadıklarından pişen et, köftenin yanına salatayı yaparlar.Sofrayı hazırlamak ve toplamak da gene kadının işidir.
Pikniğe gidilen yerde malzemeleri açıp da bir bakarsın ki o kırın bayırın ortasında,ya maşayı,ya tuzu ya da en ama en önemlisi çayı almayı unutmuşsundur.(Ben de çaydanlığı unutmuştum):)
Eyvaaaah ki eyvah...
Dünyanın sonu gelmiş gibi panikler mangal sorumlusu ya da diğer piknikdaşların.
Tüm keyifleri kaçar,üstelik de seni suçlarlar.
Bir de piknik komşuluğu vardır ki pek bir imece usulu. Yandaki aileden kömür istemeler, onlara sabun vermeler, onların maşasını ödünç almalar,birbirlerine çocukların yaşını,cinsiyetini sormalar falan ...
Ama gün ilerleyip de ortalık kalabalıklaşmaya başladıkça,sağın solun önün arkan sobelenemeyecek kadar tıkış tıkış aileler tarafından işgal edilmeye başlandıkça,az önce yardımlaştığın aile bile sana batmaya başlar.
Masa örtüleri vardır ama üzerine gazete de serilir. Masa örtüsü hava olsun diye ve etrafa temiz görünmek için serilir.
Erkeklerde beyaz atlet,şort,eşofman altı falan olmakla beraber,ayaklarda terlik en önemli aksesuarlardır.Terlik yoksa,arkasına basılmış ayakkabı da aynı işi görmektedir.
Piknik tüpünde kocaman çaydanlıkları kaynamaktadır.
Kesinlikle her sohbetlerini,konuşmalarını kavgalarını bile işitebilirsiniz çünkü seslerini etrafa duyurmaktan hiç çekinmezler.
Çocuklar ayrı bir kalabalık olduklarından,onlara ayrı bir yer kiliminde ekmek arası sofrası kurulur.
Erkekler doyunca biraz şekerleme yapar, kadınlar, çocuklar doyunca,hoplaya zıplaya yakartop oynarlar.Ya da istop bu grubun en eğlenceli sporsal aktivitesidir.
-Şu yandakilere de gıcık oldum ha,ha bire veledin topu bizim mangala gelip duruyor,kalkıp kesecem şimdi toplarını.
-Ay şunlarla fazla konuşup durmayın ya,baksanıza herif gözünü dikmiş buraya nasıl baka baka çekirdek çıtlıyor,sanki sinema seyrediyor gibi sözler pikniğin ilginç yanları tabi..
Ama tüm bu yorgunluklara rağmen açık hava da piknik yapmanın güzelliği bir ayrıdır. Doğayla başbaşa olmak şehir gürültüsünden bir gün olsun uzak kalmak gerçekten çok güzel.
Herkese eğlenceli piknikler diliyorum. Doğayla başbaşa kalma isteğinizi hiç bir zaman ertelemeyin.
Sevgililer gününe özel uludağ kayak turu
HARRAN OVASI-ŞANLIURFA





FIKRALAR
uçakdalarmış.ingiliz aşağı atlamış geldiğinde yüzü gözü kan
içindeymiş. sormuşlar bu halin ne böyle ingiliz demiş ki:
- şu ağacı
görüyo musunuz? evet onun yanındaki kadını evet işte ben o
kadının
kanını emdim.aradan 5 dakika geçer fransız gelir yüzü
gözü kan içinde
sorarlar ne oldu sana böyle?fransız:
- şu evi görüyo
musunuz?evet ben evin
yanındaki adamın kanını içtim.aradan 5 dakika
geçer temel yüzü gözü
kan içinde gelir. temele sorarlar bu halin ne böyle?
temel:
- şu aşağıdaki
direği gördünüz mü? evet. işte ben o
direği görmedim!....
ZENGİN
Zengin adam büyük bir heyecanla bir Ferari almış.Daha ilkturunu atarken kırmızı ışığa rastlamış ve durmuş.Durmasıyla da arkadan hızla gelen bir kamyon güm diye vurmuş ferrariye.Adam sinirle inmiş arabasından,kamyoncu da inip hemen yalvarmaya başlamış:
Aman abi ,benaltı çocuk babasıyım,zaten çok az kazanıyorum,başka gelirim yok,ben ettim sen etme...
Adam da acımış ve affetmiş,birşey istemeden arabasına binip yoluna devam etmiş.İkinci ışıklarda tekrar bir güümm!Sesi.
Adam yine sinirle inmiş arabasından,kamyoncu inmeden kafasını uzatmış:
_Abi tamam devamet benim!
TEMEL
Padisah birgun bir ferman yayinlayarak o
haftaki cuma namazinda orada yasayan herkesin bulunmasini zorunlu kilmis. Dort bir yana
haber salinmis ve cuma vakti gelmis. Bizim Temel disinda butun ahali cumaya katilmis.
Ertesi
gun padisah sadrazami yanina cagirip sormus:
-Dunku cumaya ahaliden
katilmayan var
mi ?
- Evet efendim, bir kisi katilmadi. Temel.
- Tez getirin o
deyyusu karsima
Temel'i bulup yaka paca padisahin huzuruna
cikarmislar.Padisah,Temel ve Sadrazam
kaldiginda Padisah sormus,
- Soyle
bakalim neden gelmedin dunku cuma namazina
?
- Cok onemli bir isim vardi
padisahim
- Himmm demek onemli bir isin vardi.
Oyleyse sana olmeden once uc
dilek dileme hakki taniyorum. Soyle bakalim ilk
dilegini.
- Yok padisahim ben en iyisi
dilek dilemeyeyim siz beni oldurun.
- Dile
lan deyyus cabuk adami cileden
cikartma.
- Peki. Eeee sey padisahim. Ben sadrazamin
karisina hastayim, madem
oyle olmeden once bir yatsam onunla.
Tabi bunu duyan
sadrazam olaya siddetle
karsi cikmasina ragmen, padisahin "Bosver takma kafana nasil olsa
olecek" gibi
sozlerinden
sonra istemeye istemeye razi olmus. Ardindan sira ikinci dilege
geldiginde
Temel de yine ayni naz ve padisahin azarlamasi. Sonunda
Temel ikinci
dilegini
soylemiş.
- Eeee sey padisahim ben sizin kariniza da hastayim,olmeden once
onla
da...
- Ne diyorsun lan sen (falan padisah kopurmus)
Tabii bu kez de
sadrazam telkinde bulunmus ve Temel Padisahin karisiyla da... Veee sira gelmis ucuncu
dilege;
- Soyle bakalim su ucuncu dilegini de bitirelim artik su isi.
- Yok
padisahim soylemeyeyim, ilk ikisini soyledim ama bunu nasil soylerim bilmiyorum.
Ilk
ikisinden daha kotu ne olabilir ki diye dusunen padisah kizarak
- Oglum soyle bak
iskence yaptiririm, soyletirim
- Peki efendim, demis Temel ve devam etmis,
-
Ben
sadrazamla size de hastayim.
Ardindan kisa bir sessizlik ve Sadrazam
:
-
Padisahim ben sanki Temel'i namazda gorur gibi oldum. Hatirliyor
gibiyim.
Padisah
:
- Nasil hatirlamazsin lan essoglu essek yanimda
oturuyordu.!
FRANSA LYON

Fransa' nın gastronomi baskenti olarak kabul edilen Lyon, ülkenin en yoğun nüfusa sahip ikinci sehridir... Saone ve Rhone nehirleri kıyısında yer alan şehir, kıyı sehirlerin masumiyetini her yönü ile hissettiriyor.
Rönesans mimarisinin basarılı örneklerinin yanı sıra, her köşesinde müze ve sanat durakları bulunan kent, önem verdiği sanat dalları kadar dünya mutfağına kazandırdığı lezzetleriyle de dikkat çekiyor. Kafeleri ile olduğu kadar bistrolari ile ünlü Paris`in 19-yüzyıldan bu yana devam ettirdiği bistro kültürünün Lyon' daki adı, 'bouchon' (bu-son). Geleneksel 'bouchon'lan keşfetmek Lyon'u tanımak demektir.
MÜZE TURU SONRASI KEKİKLİ KIS
17. yüzyıldan bu yana Lyon, Paris`ten sonra sanatın gelişimine en çok katkıda bulunan şehir olarak biliniyor. Antik eserlerin yer aldığı küçük Louvre Müzesi olarak adlandırılan sarayda, 5 asırlık tablolara, heykellere ve objelere rastlamak mümkündür.
Güzel Sanatlar Müzesi `nin yer aldiğı Saint Pierre Kilisesi sonrası, canınız farklı bir müze gezmek isterse Lyon`un kumaş müzesi oldukça ilgi çekici. Tekstil alanında öncü şehirlerden biri olan Lyon`daki bu müze, renkli ipek kumaşlar, halılar ve duvar kağıtlarından oluşturulmus farklı kompozisyonlarla dikkat çekiyor. Müze turunuz sonrasında Lyon sokaklarına çıktığınızda soğan ve baharat kokularınn yükseldiği `bouchon ların kapısını çalmakta fayda var.
Yemeğinize istah açıcı etkisiyle bilinen ve tipik bir Fransız lezzeti olan soğan çorbasi ile başlayabilirsiniz. Lyon`da krema ile pişirilen soğan çorbasının lezzeti her yerdekinden farklı. Kentin en çok bilinen `bouchon` yemeği `Quiche Lorraine`. Soğan, taze kekik ve Emmantal peyniri kariştırılarak hazırlanan karışım, taze hamura eklenip taş fırınlarda lezzetli kislere dönüşüyor. Tek kişilik kisle-rin yanı sıra 4 kişilik pasta boyunda hazırlananları da vardır. Lyon`un tipik salatası, sirke soslu kıvırcık salata tabağı da kisin yanında servis edilen garnitürlerden, isteğe göre salataya çılbır yumurta ve kruton da eklenebiliyor.



LYON YEMEKLERİ
Lyon Mutfağında akşam yemekleri uzun ve lezzet dolu dakikalar olarak kabul ediliyor. Çoğunlukla aile ile geçirilen, en neşeli dakikaların yaşandığı akşam yemeklerinde, ister bir 'bouchon'da, ister evde, isterseniz sevimli bir Lyon kafesinde olsun, ana yemek için 3 ayri seçenek sunuluyor. Belçika'nın vazgeçilmez lezzeti midye, Lyon'da da oldukça popüler. Midye Mariniere, gün batımından itibaren restoranların mönülerine ekledikleri ilk lezzet. Beyaz sarap, soğan ve maydanoz ile özel midye tencerelerinde pişirilen midyenin sosu da kendisi kadar lezzetlidir.
Lyon' da et yemekleri genellikle tencerede pişiriliyor. Yahni benzeri tatların en bilineni domates soslu biftek. Kısık ateşte saatlerce yumuşatılarak pişirilen bifteklerin her damak lezzetine hitap ettiği söyleniyor. Lyon'un Fransız Mutfağına en büyük katkısı kaz ciğeri. Toie gras olarak adlandırılan yemek, `bo-uchon`lara özgü bir tat. Gerek etin, gerek midyenin, gerekse ciğerin yanında sunulan vazgeçilmez lezzet ise kızarmıs patates. Majör Martin Caddesi`nde yer alan Cafe des F^dera-tions, üç lezzeti de başarı ile sunanlardan sadece biri. Akşam yemeklerinde lezzetli `bouchon` tatlarına Lyon`un 31 farklı mahzeninde bekleyen kırmızı ve beyaz saraplar ile yeni mahsuller eşlik ediyor.
LEZİZ KRUVASANLAR
Lyon, Fransiz Mutfağı nın geleneksel tatlarını basarı ile sunan kentlerden bir tanesi. Michelin yıldızlı restoranları, dünyaca ünlü şef aşçıları ile tanınan kentin, eski Lyon`da yer alan pastanelerinde sabahın ilk işikları ile duyulan kokular çikolatalı kruva-san ve sıcak çikolatadan geliyor. `Pain au chocolat` olarak adlandırılan kruvasanların vişnelisi de son yılların tercih edilen lezzetlerinden. Nehir kenarında sabah yürüyüşünü bitirenler, okula yetişenler, çalışanlar ve Lyon`u keşfedenler geleneksel tatlar kuyruğuna giriyor. Gün batımı saatlerinde, Rhone Nehri`nden kenti izleyip tekne turuna çıkanlara limonata ikram ediliyor. Ev yapımı limonatanın az şekerli ve buruk tadı, Lyon un önemli lezzetlerinden biri.
(Michelin yıldızlı restoranları, dünyaca ünlü şef aşçıları ile tanınan kentin, eski Lyon`da yer alan pastanelerinde sabahın ilk ışıkları ile duyulan kokular çikolatalı kruvasan ve sıcak çikolatadan geliyor.
2010 Erken rezervasyon
Konforlu araçlarımız ve eksiksiz hizmetimizle müşteri memnuniyetine önem veren Mojo Tur güvencesiyle keyifli bir tatil sunuyoruz. Acele edin….
DAĞLARDA AYILARA DİKKATT!!

Bu geleneğe Kanada'dan başka, Sibirya'nın Tunguz kabileleri arasında rastlanılmaktadır. Ora ormanlarının küçük açıklıklarında dumandan kararmış yarım düzine ayı kafatasının sergilendiği, Avrupalı gezginler tarafından görülmüştür. Gezginler, hayatlarına mal olacağım bildikleri için, müzelere götürmek istedikleri halde bu kafataslarına el sürmeye cesaret edememişlerdir. Tunguzlar ayı eti yemedikleri gibi, bunu kızak köpeklerine de yedirmezler.
Bu yerlilerin davranışı korkudan çok, dine dayanır. Yoksa ayılar insanlık için hiç bir zaman bir tehlike olmamışlardır. İnsanlarla ayılar arasındaki boğuşmalara dair birçok hikâye anlatılırsa da, eldeki deliller, bir ayının insana saldırmasının tesadüf sonucu olduğunu veya ayının insan tarafından kızdırılmasından ileri geldiğini göstermektedir. Ayılar çoğunlukla yumuşak başlı ve özellikle İçendi kendilerine yeterli yaratıklardır.
Ayının insanla boğuşurken, düşmanına sarıldığına ve onu, kollarının arasında sıkarak öldürdüğüne dair anlatılanların da aslı yoktur. Saldırıya geçtiği vakit düşmanına genellikle pençe atar. Ağır kollarının müthiş kuvveti ise tırnaklarını, düşmanının vücudunun oldukça derînine kadar saplar.
Bir ayı gördüğünüzde lütfen ayıyla zıtlaşmayınız:)) Aslında ayıyı görür görmez hemen yüz üstü hareketsiz bir şekilde yere uzanmak gerekiyormuş. Böylece ayıyı şaşırtıp sırtınıza basarak geçmesini sağlayabilirsiniz. Böylece sırt ağrılarınız da bir da olmayacaktır.:)))
MEVSİMLER
İlk oğlan kışın gitmis, Ikincisi Ilkbahar, ucuncusu yazin ve sonuncusu sonbaharda. Geri donduklerinde hepsini bir araya cagirmis ve ne gorduklerini sormus.
Ilk Oglan Agacin cok cirkin, yasli ve kupkuru oldugunu soylemis.
Ikinci oglan "Hayir! Cicekleri vardi ve kokusuyla goruntusuyle o kadar muhtesemdi ki daha once hic boyle bir sey gormemistim." demis.
Ucuncu oglan baska fikirdeydi; agacin meyvelerle dolu, canli ve hayat dolu oldugunu belirtmis.
Sonuncu Oglan hepsinin haksiz oldugunu soylemis, "agac sari,yesil ve rengarenk yapraklarla doluydu ve canliydi." demis.
Yasli Adam Ogullarina hepsinin hakli oldugunu soylemis. Cunku hepsi farkli mevsimlerde agaci gormeye gitmisti. Onlara bir Agaci veya bir Insani kisa bir sure veya bir donem(mevsim) tanidiktan sonra yargilayamayacaklarini anlatmaya calisti. Ya da neye sahip olup olmadiklarini goremeyeceklerini ...
Gercekleri ancak 4 mevsimi de gordukten sonra anlarsiniz .
Eger KISIN vazgecerseniz, Ilkbaharin nimetinden olursunuz, Yazin Guzelliginden ve Sonbaharin butunlugunden de...
Bir mevsimin acisinin, diger guzel mevsimleri parcalamasina izin vermeyin.
Hayatinizi ya da insanlari bir mevsim (bir donem) yuzunden,bir soz ve ya bir bakis yuzunden,
kisa bir anlik sinirle,ofkeyle, tanimadan ve anlamadan yargilamayin...Ön yargili olmayin...
Sevin, çünkü sevmek en güzel şey...
DAMLATAŞ MAĞARASI ALANYA
Damlataş Mağarası, Alanya'nın içinde ve deniz kıyısında bulunmaktadır. Merkeze 3 km. uzaklıktadır. Toplam uzunluğu 30 m. olan mağara; kuru ve yatay mağara tipindedir. 200 m'lik bir alanı kaplar. Çok sayıda sarkıt ve dikitin eşsiz bir görüntü verdiği mağara, 15 metre yüksekliktedir.
Birbirinden güzel binlerce sarkıt ve dikitlerle süslü bu mağara hemen yetkililer tarafından koruma altına alınıp mağara hakkında araştırmalara başlanmıştır.
Damlataş Mağarası hakkında ilk araştırmalar, Galip Dere tarafından yapıldı. Galip Dere, gazetelerin birinde 2. Dünya Savaşı zamanında atılan gaz bombalarından korunmak için bir mağaraya sığınan Almanlar’ın içinde astımlı olanların şifa bulduklarına dair bir haber okur. Mağaranın sağlık açısından faydası konusunda resmi incelemeler başlar. Doktor ve kimyagerlerden oluşan ekibin incelemelerinden sonra mağaranın astıma iyi geldiği tespit edilir.
Damlataş Mağarası'nın kapısından içeri girince 45-50 m. uzunluğunda bir geçit, 13-14 m. çapında ve 15 m. yüksekliğinde silindirik bir boşluk, ayrıca 15000 senede oluşmuş sütunlar vardır. Mağaranın iki katlı olan boşluğu 2500 metreküp hava ihtiva etmektedir. İçindeki ısı yaz-kış 22.3 derecedir. Mutlak nem 19.6 derece nispi nem %98'dir. Mağara dış tesirlerden arınmış olup havasında bol miktarda asit karbonik vardır. Hava basıncı deniz seviyesinden biraz aşağıda olmasına rağmen 760 mm.'dir. Mağara boşluğunun tamamı 180-200 metrekaredir. Mağara etrafındaki kalınlık 10 m.'yi bulduğu için çökme ihtimali yoktur. Senenin 5-6 ayında devamlı damlar.
Damlataş Mağarası'nın Tıbbi Fonksiyonu: Mağaranın astıma iyi gelen dört vasfı olduğu tespit edilmiştir. Mağaranın ortamında bulunan normalden 8-10 misli fazla karbondioksit, yüksek oranda nem, alçak sühunet, radyoaktivite gibi unsurların ilk ikisinin astıma iyi geldiği, diğer ikisinin de yardımcı faktör olarak kabul edildiği bilinmektedir. Alanya'ya astım tedavisi için gelen hastaların, öncelikle bir doktordan mağaraya girmesinde bir sakınca olmadığına dair rapor alarak, mağaranın ilgili memuruna başvurması gerekmektedir. Tedavi süresince sembolik bir ücret ödenir.
Özellikle astım hastalarının bir an önce tedavi görebilmesi için mutlaka damlataş mağarasını görmeleri gerekir. Oradaki nem oranı yüksek olduğu için hastalar rahat nefes alabilmektedir.
Damlataş Mağarası turizme açıktır.
KAPADOKYA-NEVŞEHİR

Kapadokya bir düşler cennetidir.Kapadokya bölgesi, doğa ve tarihin dünyada en güzel bütünleştiği yerdir. Coğrafik olaylar Peribacaları'nı oluştururken, tarihi süreçte, insanlar da, bu peribacalarının içlerine ev, kilise oymuş, bunları fresklerle süsleyerek, binlerce yıllık yaşlı medeniyetlerin izlerini günümüze taşımıştır.Bölgenin tek mimarı malzemesi olan taş yörenin volkanik yapısından dolayı ocaktan çıktıktan sonra yumuşak olduğundan çok rahat işlenebilmekte ancak hava ile temas ettikten sonra sertleşerek çok dayanaklı bir yapı malzemesine dönüşmektedir.Kullanılan malzemenin bol olması ve kolay işlenebilmesinden dolayı yöreye has olan taş işçiliği gelişerek mimari bir gelenek halini almıştır. Gerek avlu gerekse ev kapılarının malzemesi ahşaptır.
NASIL GİDİLİR
Kapadokya bölgesine ulaşım için birçok seçenek bulunmaktadır, otobüs, özel araç yada uçakla ulaşmak mümkündür.Uçak ile gelmek isteyenler için bölgeye en yakın hava alanı nevşehir ve Kayseri hava alanlarıdır, ayrıca otobüsle gelmek isteyenler için birçok seçenek bulunan Kapadokya’ da özel araçla gelmek için İstanbul’ dan Ankara istikameti, Ankara dan Aksaray ve Kayser, İzmir tarafından ise Afyon Konya yolunu takiben bölgeye ulaşmak mümkündür.
NE YENİR
Testi kebabı,çömlek fasulyesi.Yöre üzümünden yapılan şaraplar,pekmez.Bunların yapıldıgı birçok restaurant bulabilmeniz mümkündür Kapadokya da.
NEREDE KALINIR
Kapadokya da otel,pansiyon olarak birçok alternatif bulunmaktadır.Yani her zevke ve bütçeye göre otel bulmak mümkündür.
Not:Fotograflar wowturkey.com ve forumturkiye.com sayfasından alınmıştır.
AKDAMAR ADASİ VE KİLİSESİ-VAN






Balayı
Egzotik turlar, Romantik adalar ne ararsanız bu sayfamızda bulacaksınız. Bizimle yola çıkan işletme sahipleri ve yine siz tatilci ziyaretçilerimiz her zaman olduğu gibi yine ücretsiz balayı turlarımıza yada butik otellerde ücretsiz balayı geçirmelerine fırsat tanıyacağız. Bizden ayrılmayın.
Balayı sayfamız bir Hotels Fethiye ve Tatil FM hizmetidir.
Balayı Sitemiz Açıldı
Sitemizin içeriğini size Kategoriler halinde anlmatmaya çalışacağım. Sizde Balayı tatili nize yada balayı turu 'na çıkmadan önce fikir sahibi olacaksınız.
İşte Balayı Sİtemizin içeriği.
Yurt içi Balayı Turları
Balayı Turları
Kuzey Ege
Huzur için Marmaris
Kapadokya
Butik Oteller
Malta - Gozo - Comino
Roma
Cennet ada Koh Samui
Kuğu adası; Mauritius
Venedik
Romantik Okyanus Adaları
Lüks Gemilerde Romantizm
Guadeloupe
Mauritius
Maldivler
Bahamalar
Hawaii
Yunan adaları
Batı Karayipler
Norveç Fiyortları
İskandinavya
Balayı hazırlığı
Sizde Balayına çıkmadan önce sitemizi ziyaret edin.
KIZKUMU-ORHANİYE-MUGLA




Eski zamanlarda civarin kralinin kizi ile bir balikci birbirlerine asik olmus. Ancak, kral kizi balikciya varamaz... Hal boyle olunca, kiz ile delikanli gizli gizli bulusuyorlar tabii... Kral baba bunu zaman icerisinde ogreniyor ve bir gece takip ettiriyor kizini... Diyorlar ki; balikci denizden geliyor, kiz kumsalda onu bekliyor, bulundugu yeri isikla isaret ediyor delikanliya... Ve kral kizi ile delikanli,gun garana kadar ask oyunlari yapiyorlar birbirlerine... Kral bir gece askerlerine kizini yakalamalarini ve kumsalda isikla balikciya isaret gondermelerini buyuruyor. Delikanli isigi gorunce atliyor kayigina ve kurek cekiyor bir manga askerin uzerine dogru... Kiz askerlerin elinden kurtuluyor ve kosmaya basliyor sevdigini kurtarabilmek icin ama koyun taaa obur ucuna yetismesi imkansiz... Ama sevda bu; kural falan dinlemez,atiyor kendini sulara... İste o anda bir mucize gerceklesiyor!Kizin adim attigi her yer kumsala donusurken pesinden kosan askerler bastikca denize gomuluyor onca agirlikla... Kiz kayiga kadar kosabiliyor... Ancak bir okcu tam o anda delikanliyi hedefleyip saliyor okunu... Heyhat! Kiz ile delikanli birbirlerine sarilmislardir bile ve ok gelip kizla bulusuyor... Derler ki; o kumlar, kizin kani denize karisinca kirmiziya boyanmis... Delikanli ise aldigi gibi gidiyor kizi, sonrasini ne goren var ne duyan!...
Harika bir trekking parkuru var. 1 saatlik bir yürüyüşle, tepeye çıkabilir orada antik şehiri , orman içinde sur kalıntılarını görebilirsiniz.Köye mutlaka uğrayın. Köy kahvesinde bir kekik çayı için.Halk konuşkan ve içten .Hemen dialog kuracaklardır. Sahilden kayık kiralıyarak koydaki adaya gidebilirsiniz.Adadaki patikaya tırmandığınızda kale kalıntısına varacaksınız. Bu kale korsanları gözetlemek amacıyla Rodos Şovelyeleri tarafından kullanılmış.Fotoğraf çekmeye meraklı olanlar için, burada olduk- ça iyi panaromik manzaralar mevcut.Geceyi Orhaniye'de geçirmek isteyenler için bir kaç motel ve pansiyon mevcut.Yemek-içmek için Orhaniye ve Kızkumu sahilinde zeytinyağlılardan, çipuraya gözlemelere kadar bir çok alternatifi bulabilirsiniz.Köyü ve koyu bir kenara bırakıp çevre turuna çıkacak olursanız Orhaniye'ye 10 dakika uzaklıkta Turgut Köyünde halı dokuyan köy kadınlarının turistlere yaptıkları halı gösterilerine katılabilirsiniz. Turistlere yapılan halı satışı sonra- sında gruplar, Selimiye Köyünü, Bybassos Antik Kentini, Pınarcık Harabelerini, Şelale mevkiini veya Çiflik, Bayır gibi turistik merkezleri görüyorlar. Orhaniye Turgut Köyü yakınlarında tomb (piramit biçiminde anıt mezar) yoldan geçenlerin dikkatini çekmese de görülmeye değer özellikler taşıyor. Antik kentin nekropolü önünde bulunan ve saygın bir aileye ait olduğu belirlenen anıt mezarın öyküsü de ilginç.Mutlu yaşamayı, iyi bir evlilik yapmayı düşle- yenler, çocuğu olmayanlar, askere gidecekler buradan bir tutam toprak alıp dilekleri yerine gelene kadar saklıyor- lar. Dilekleri yerine gelenler aldıkları toprağı aynı yere bırakıyorlar. Yörede yaygın inanış böyle...
NE YENİR
NEREDE KALINIR
House Apart Otel: (0252) 487 12 16
İskele Motel: (0252) 487 10 13
Kaptanköy Pansiyon: (0252) 487 11 64
Bol bol yüzün. Deniz çarşaf, ne çok tuzlu ne de çok soğuk.
Tekne bağlantılı gidiyorsanız, su kayağı için ideal olduğunu söylüyorlar.
Köye mutlaka uğrayın. Köy kahvesinde bir kekik çayı için.
Civar koyları mutlaka gezin. İnbükü, Kamelya, Dişlice Adası, Artur ve Selimiye koylarının her biri çok güzel.
GÜNEŞ YANIKLARI

Güneş ve Cildinize Etkileri:
UV ışınlarının cildinize olan zararlarını nasıl en aza indirebilirsiniz? Güneşin sebep olabileceği cilt rahatsızlıkları ve güneşten korunmanın yollarını bu yazıda bulabilirsiniz.
Güneş ışınları zararlı mıdır?Güneş ışınlarının zararlarını bilmediğimiz dönemlerde bronz görünüm sağlıklı görünmenin bir parçasıydı.Güneş ışını bazı deri hastalıklarının tedavisinde kullanılabilir. Ancak aşırı güneş ışınının derinin erken yaşlanmasına ve deri kanserine yol açtığı kesindir.Güneşin görünmeyen UV A ve UV B ışınları bronzluk oluşturduğu gibi güneşe bağlı deri hasarlanması ve güneş yanıklarına yol açar. “Güvenli” güneş ışığı yoktur. Işınların su,kum,kar gibi yansıtıcılarla etkisi artabilir. Bulutlu havalarda dahi dünyaya ulaşır ve deri hasarı oluşturur.UV index’i UV yoğunluğunu gösteren bir parametredir, gelişmiş ülkede hava durumu ile birlikte bildirilir.
Güneşten nasıl korunmalıyız?
Güneşten korunmak erken yaşlanmayı ve deri kanserlerini önler. Güneş ışınlarının dik geldiği saatlerde (10 00-16 00 arası) güneşten korunmalıyız. Bir çok giysi UV ışınını emer veya yansıtır. Sıkı dokumalı açık renk pamuklu giysiler giyilmeli, güneş gözlüğü ve geniş siperlikli şapkalar kullanılmalıdır. Spor yapma veya iş nedeniyle güneş altında kalınmak zorundaysak en az 15 (SPF) faktörlü güneşten koruyucu kremler kullanılmalıdır.Güneşten koruyucular nasıl olmalıdır?
Güneşten koruyucular ışını emici, yansıtıcı veya dağıtıcı olabilir. Losyon,merhem,jel,sp

Güneşin olumsuz etkileri:
Güneş Yanığı: 10-16 saatleri arasında güneş ışınları daha güçlü olduğundan güneş yanığı oluşma riski daha da yüksektir. Sıcaklığın arttığı günler ışınların da etkisi artar. Kış aylarında da güneşten korunmak gereklidir. Kar güneş ışınlarının % 80 ini yansıtır. Atmosfere daha yakın olduğundan dağda yapılan kış sporlarında yanık riski yüksektir.Aşırı güneş ışınına maruz kalındığında önce kızarıklık oluşur, 24 saatte en yüksek düzeye erişir. Ciddi yanıklarda deride hassasiyet,ağrı,şişme ve su toplama olur. Ateş, baş dönmesi, mide bulantısı eklenebilir. Ciddi yanıklarda ve ateş başlamışsa deri hastalıkları uzmanına başvurmanız gereklidir. Ağrı,ödem ve enfeksiyonları önlemek için ilaçlar verilecektir. Güneş yanığı yavaş iyileşir. Soğuk-ıslak kompresler, nemlendirici losyonlar rahatlama sağlar.
Bronzlaşma: 1950’li yıllardan sonra uzun yıllar boyunca bronzluk sağlıklı olmakla bir tutulmuştur. Aslında bronzluk deri hasarının belirtisidir. Bronzlaşma UV ışınından derinin kendisini koruyabilmesi için melanin denilen pigmentin daha fazla üretilmesi ile oluşur.Solaryumlarda yanık olmadan bronzluk verebilmek için sadece UV A ışını kullanıldığından doğal güneş ışınından da kötüdür.
Yaşlanma ve Kırışıklık:Uzun yıllar dış ortamda çalışmış kişilerin derileri daha kalın ve kabadır, kırışıklıklar daha derindir. Güneş lntigo denilen yaşlılık lekelerine ve aktinit keratoz denilen derideki kabuklanmalara yol açar ki bunlar ileride kanser gelişme riski taşırlar. Kırışıklık oluşu

Deri Kanserleri:
Deri kanserlerinin % 902ı aşırı güneşe maruz kalmış bölgelerde oluşur. Yüz, botun,kulak el ve kollarda en sık görülür. Üç tip deri kanseri vardır:Bazal hücreli deri kanseri: Genellikle yüz,kulak veya burunda kırmızı,beyaz,pembe kabarıklık şeklinde başlar. Üzeri kabuklu,pullu olabilir, iyileşmeyen bir yara olabilir. Erken tanı konulursa çok kolay tedavi edilir. Gecikmiş olgularda dahi vücut içinde yayılım beklenmez.
Squamöz hücreli kanser: Pullu kabarıklık olarak başlar, siğil gibi üzeri pürtüklü olabilir, hızlı büyür. Erken tanı konulup tedavi edilirse %100'e yakın iyileşir. Çok nadiren gecikmiş olgularda öldürücü olabilir.
Melanom: En tehlikeli deri kanseri türüdür. Düzensiz kenarlı koyu kahve,siyah renkli leke şeklinde başlar. Kırmızı, mavi, beyaz renkler eklenebilir. Vücudun herhangi bir yerinde çıkabilir. Geç tanı konulduğunda vücudun diğer organlarına yayılarak öldürücüdür.
Uludağ Kayak Turu
Eğer benim gibi kaymayı bilmiyorsanız ve kayak pistinin ortasında bekliyor kaanları seyrediyorsanız dikkatli olmanız gerekiyor çünkü heran bir kişi gelip size çarpa bilir hatta yere yapıştırabilir bu bazan bir çocuk, bazan bir yetişkin bazanda bir ünlü olabilir. Eğer size çarpan bir ünlü ise hatta iki kere çarpılırsınız bir yere düşmenin etkisi ve gözünüzü açtığınızda sizden özür dileyen bir ünlü olduğu zaman başınızda aşağı bir kazan sıcak su dökülebilir aslında o karın içinde buz tutan ellerinizi ısıtmak için fenada olmaz.
Bir defa kaymayı denedim ama pistte tam birkomedi tufanı oldum. Ne iş anlamıyorum ama ayaklarım vücudumdan hızlı gittimi ben hemen dengemi kaybediyor. :) Bu yüzden ikinci gittiğimde kaymadım. Tur konusunda size önerim Mojo Tur 'un düzenlemiş olduğu Uludağ Kayak turu 75 TL'ye sanırım yapılilecek en iyi tur organizasyonlarından birisi. Araçta kahvaltı ile başlanan yolda öğlen sizleri sucuk ekmek bekliyor olacak. Üstelik kayak takımlarınız yoksa Mojo tur sayesinde bunlarıda çok ekonomik fiyata temin edebilirsiniz.
Sezon bitmeden herkesi Uludağ'a davet ediyorum.
FAS
Coğrafi olarak Avrupa ya yakınlığı ile kültürel açıdan diğer Kuzey Afrika ülkelerinden farklılık gösteren Fas Kuzeyinde Akdeniz batısında Atlantik Okyanusu ile çevrili eşsiz bir ülker.Muhteşem havası,bozulmamış Akdeniz ve Okyanus sahilleri,verimli ovaları,yılboyunca üzerinden kar eksilmeyen Atlas dağları ve yanı başındaki Çölü ile Fas Afrika'nın en şanslı ülkesidir.
Fasın en ünlü şehri ünlü filmi ile hafızalarımıza kazınan Kazablanka. Filmin kendisi kadar ünlü barını ve piyanosunu merkezdeki Hyatt otelinin içerisinde görmeniz mümkün.Atlas Okyanusunun hemen kıyısında bulunan şehrin en önemli özelliği de dünyanın 2. büyük camisini barındırıyor olması. Aynı anda 120 bin kişinin namaz kılabildiği bu muhteşem büyüklükteki camii deniz üzerine dolgu yapılarak inşa edilmiş. Kazablankanın her yerinden görülebilen camiinin yapımı için 900 milyon euro harcandığı söyleniyor.
Atlas okyonusu kıyısnda bulunan Kazablanka dışında Fas ın hazineleri en iyi korunmuş ortaçağ şehirleri olan Marakesh,Fes ve Meknes de gizli.Kokuların dışarıya taştığı baharatçılar,tahta oymacıları,binbir renk kumaşların satıldığı dükkanlar ,halıcılar,bakırcılar Medina denilen eski ortaçağ şehirlerinde bizleri bekliyor.Tüm bu dükkanların yer aldığı labirent benzeri dar sokaklı çarşılarında yolunuzu kaybetmeden gezimek nerede ise imkansız.Öyleki buraya turist getiren tüm seyahat acentaları müşterilerinin kaybolmasını önlemek için grubu uzaktan takip eden gözlemciler çalıştırıyorlar.Çarşıda gördüğünüz her dükkanda sanki yüzyıllar öncesinden kalmış bir hazineyi keşfedeceksiniz hissi ile saatlerinizi geçirebiliyorsunuz.Bu dükkanların başında ise özel ve formülü gizli iksirleri ile her derde deva ilaçları üreten baharatçılar geliyor.Tamamen bitkisel özel karışımlar ile hazırlanan solüsyonları, bitkisel terapi losyonları,masaj yağlarını bu dükkanlarda bulmanız mümkün.Ayrıca özel istek üzerine hazırlanan bitkisel ilaçlarda buralarda bulanabiliyor.Fas da sadece alış veriş ve çarşıları dolaşmak için tüm bir haftanızı ayırabilirsiniz.Fiyatlar oldukça makul ve başka hiç bir ülkede bulamayacağınız etkin eşyalar mevcut.El işi süs ve dekorasyon eşyaları bunların başında geliyor.Yinede bir hatırlatma yapmadan geçmeyelim.Fas da pazarlık etmeden alış veriş yapmayın.Söylenen fiyatın yarısını teklif edin.
Fas da diikat çeken diğer bir unsur insanların tercih ettikleri kıyafetler.Cilbab yada cillabe denilen geleneksel elbise hem erkekler hemde kadınlar arasında çok yaygın.Elbiselerinin üzerine bir üzt elbise yada iç giysileri ile birlikte tek olarak giyilebilen bu geleneksel kıyaferin her rengini bulmak mümkün.Pamuklu kumaşlar tercih edilerek yapılan cillabeyi özellikle erkeklerin kukuletalarını tkarak dolaşması ilginç görüntüler oluşturuyor.
Fas da yemekler bizim damak tadımıza çok yakın.Geleneksel yemekleri kuskus dedikleri ince irmikden hazırlanan pilavları.Bunun içine bazen safran katıyorlar.Her yemeğin yanında mutlaka kuskus tüketiliyor.Diğer ve çok ünlü yemekleri ise ‘tanjine’ dedikleri et yemeği.Bu yemekte ekzotik tatlar sunan değişik aromalar kullanıyorlar.Fas da yemek konusunda en ufak bir zorluk çekmezsiniz.Yemekleri çok lezzetli ve çok çeşitli.fiyatları ise inanılmaz ucuz.Fas a gittiğinde mutlaka et yemeklerini deneyin.Etin tadı diğer başka ülkelerde bulamayacağınız kadar lezzetli.
Fasın herşehri size ayrı güzellikler sunuyor.Zamanın durduğu şehirler ortaçağ yıllarında kalmış gibi.Özellikle medina denilen eski şehrin olduğu yerler gerçekten muhteşem.
Kültür başkenti: FEZ;
Fasın kültürel başkenti olarak tanınan Fez Arap dünyası içerisinde en iyi korunmuş şehirlerden biri.Eski ve yeni Fez olarak ikiye ayrılan şehir 500.000 nüfuslu.Eski Fez duvarlar ile çevrili ve dar sokaklı çarşıları,camileri,medreseleri,tabaklama atölyeleri ile ünlü.Çarşısında yaklaşık 2000 adet dükkan bulunuyor.Çarşı Eski fes in tam ortasında yer alıyor.Sokakları dar ve kalabalık her bir sokak birbirine çok benziyor herbir sokağa yaklaşık 10 ayrı yerden çıkış var buda sokakları birbirinize karıştırmanıza sebep oluyor.Fez de mutlaka kumaş yapım atölyelerini ve tabakhaneleri ziyaret edin.
Fez de 1357 yılından kalma Bou İnania Medresesi ülke sınırları dahilde müslüman olmayanların girebildiği nasir islami eserlerden biri.Yeni Fez deki tarihi yapılar ise renkli mimarisi ile ünlü Büyük Camii ve bitişiğindeki Kraliyet sarayı.
Fasin kalbi:MARAKESH
1062 yılında Almoravide hanedanlığının başkenti olarak kurulmuş olan bu şehirde zaman gerçekten durmuş gibi.Muhteşem güzellikler sunan bu kızıl ortaçağ şehri Almoravide hanedanlığının başkenti olma özelliğini 12.yy kadar devam ettirmiş.Bu Markeşh e bir çok özellikler kazandırmış.Şehri büyük bir ticaret merkezi yaparken beraberinde bir çok binalar,muhteşem bahçeler ve anıtlar yapılmış.
Bu güne kadar ulaşan anıtların başında Marakeşh in sembolü olan 67 metrelik görkemli minaresi ile Kutubiye camiisi gelmektedir.Camii 800 yıldır dimdik ayaktadır.Şehirde mutlaka görülmesi gereken yerleri Menara Bahçeleri,Palmiye koruluğu,Ahmat El Mansur tarfından 1602 de yaptırılan El Badi Sarayı ve tabiki Jamaa El Fnaa Meydanıdır.
Jemaa El Fnaa Meydanı;
Fasın kalbi Marakesh, Marakesh in kalbi ise Jemaa El Fnaa meydanıdır.Meydan fal bakıcılarının,yılan oynatıcılarının,geleneksel danscıların,zehirli akrepler ile gösteri yapanların,hikaye anlatıcılarının bulunduğu büyük bir panayır alanıdır.Meydanda saatlerin nasıl geçtiğinin farkına varamıyorsunuz.Her biri ayrı sahne göztericiler adeta sizi büyülüyor.Çevresi restoranlar ile çevrili meydanda akşam saatleri çökmeye başlayınca dekor değişiyor.Küçük kamyonetler,at arabaları, demir ayaklı masalar meydanın büyük bir bölümünü doldurmaya başlıyor.Akşam saatlerinde açık hava restoranlarında birbirinden lezzetli Fas yemeklerini tadabiliyorsunuz.Yemeklerin hepsi birbirinden lezzetli en zoru ise aralarında seçim yapmak.
Okyanusun İncisi: AGADİR
Atlatik okyanusu kıyısında Marakese 3 saat uzaklıkta Fasın Antalyası Agadir.Ülkenin turizm başkenti olan şehirde Turistik tesislerin kalitesi Avrupa lı turistleri kendine çekiyor.Özellikle Fransızların ve Almanların yeni gözdesi olan Agadir de Casinodan gece klüplerine kadar hertürlü eğlenceyi bulmak mümkün.Atlas dağlarının eteklerinin okyanus ile buluştuğu yerde bulunan Agadir konaklama fiyatları ilede cazibe merkezi olmaya devam ediyor.Şehirdeki tüm otellerin kaltesi ve halkının inanılmaz sıcaklığı buraya tatil için gelen turistlerin neden bu bölgeyi defalarca seçtiklerinin kanıtı gibi.Ülkemizde henüz fazla tanınmayan Agadir tatilcilere sunduğu sucuba diving,paraşüt, dalga sörfü,rüzgar sörfü,çölde safari gibi yüzlerce alternatif tur programları ile önümüzdeki dönemlerde türk turistlerinde çok talep ettikleri tatil beldelerinden biri olacak gibi.
Çöllerde develerle birlikte yapacağınız gezintiden sonra, modernizmin ortasında bir yandan da tarihin işlendiği yapılarda gezerken kendinizi bambaşka hissedeceksiniz...
Uçuş Suresi: 3,5 saat
Para birimi: Dirhem
Saat Farkı: 2 saat geri
Resmi Dil: Arapça, ancak Fransızca’da yaygın olarak konuşulan dillerden biri.
Başkenti: Rabat
Vize: Gerekmiyor
Çöl ikliminin etkisinde olan Fas’ta yazın 40 dereceyi bulan sıcaklıklar yaşanıyor.
Ülke isminin kendi dilindeki anlamı "El-Magrip" yani en batıdaki yer anlamına gelse de diğer Avrupa ülkeleri burayı "Müslüman" anlamındaki 'Morocco' ya da 'Maroc' isimleriyle anmayı seçmişlerdir. Bizim dilimizdeki Fas ismi ise fes takma kültürüyle ilk orada karşılaşmamızdan dolayıdır.
Nüfusunun yarısından fazlasını Araplar oluşturur. Bölgenin yerlileri ise Berberiler’dir. Fas krallıkla yönetilen bir ülkedir. Batı yanlısı bir yönetim ile yönetildiğinden İslami kurallardan uzak bir şekilde yönetilirler. Hükümet tarafından seçilen Kral ülkede geniş yetkilere sahip olmuş olur. Fas’ın gelir kaynaklarının büyük bir bölümü turizmden karşılanıyor.
Fas’ta üç tane havaalanı bulunuyor; Casablanca, Tangier ve Agadir Havalimanlarına Paris, Amsterdam, Berlin ve diğer Avrupa ülkelerinden direk uçuş sağlanabiliyor. Fas’a İspanya, İtalya ve Fransa’dan arabalı feribotlar ile de ulaşılabiliyor.
Fas’a gittiğiniz zaman Marakeş, Fes ve Meknes’i mutlaka görmelisiniz. Birbirinden güzel çarşılar, müzeler, saraylar ve şehir merkezleri aklınızı başınızdan alacak. Morocco’nun meşhur beach’leri de güne başlamadan önce stres atmanız için sizi bekliyor olacak. Fas’ın meşhur Sahra Çölü’nde ise develere binip, çöl turu atabilirsiniz.
Marakeş sizi bekliyor…
Marakeş’in oldukça eski bir tarihi var. 1062 yılında Almoravide hanedanlığının başkenti olarak kurulmuş, hanedanlığın başkenti olmasıyla oldukça güç kazanmış ve zamanla önemli bir ticaret kenti olmaya başlamış. O dönemden bu yana ticaret kenti olmasından dolayı, kente fazlasıyla bina ve tarihi eserler yapılmış.
Marakeş, Atlas Dağları’nın eteklerinde bulunuyor. Görkemli tarihi, güzelliği, birazcık gürültüsü ve kocaman bir şehir olması sizi eminizki çok etkileyecek. Marakeş’te yapacak aktiviteler hiç bitmeyecek ve seyahatinizden dönerken bile gezilecek yerlerden daha gitmediğim nereleri var acaba diye içinizden geçireceksiniz.
Djemaa el Fnaa Meydanı: Bu meydan Marakeş’in kalbi gibidir ve burası için Fas’ta gezilebilecek ilk yer denilebilir. Tam anlamıyla Fas kültürünü yaşamak istiyorsanız, bu meydanda uzun saatlerinizi geçirebilirsiniz. Gece başka gündüz bambaşka olan bu meydanda, farklı bir dünyayla karşılaşmaya hazır olun.
Bir yanda yılan gösterileri, bir yanda büyücüler, bir yanda hikaye anlatanlar, bir yanda incik boncuk tezgahları, kumaşlar dokumalar kilimler... ve renkli kıyafetleriyle Faslı insanlar... bu meydan Fas için, renklerin dünyası yakıştırmasının nedenini anlatır gibi...
The Souk (Geleneksel Çarşı): Burası biraz karışık bir düzene sahip olan bir çarşıdır. Labirent gibi olan sokaklarında kaybolabilirsiniz. Geleneksel Çarşı’da, deri eşyalar kumaşlar kilimler gümüş objeler gibi aradığınız her türlü eşyayı burada bulabilmeniz mümkün. Bu çarşıda satın almak istediğiniz bir ürün için, "biraz dolaşayım dönüşte satın alırım" diye bir düşünceye kapılmayın. Çünkü bu çarşıda bir kere gördüğünüz bir dükkanı bir daha bulma olasılığınız biraz az doğrusu!
Kutubiye Camii: Bu camii Marakeş’in sembolü olarak görülmektedir. 19. yüzyılda inşa edilmiş olan bu yapı, Marakeş'te görülmeye değer yapılar arsında yer alıyor.
Klasik filmlerin ismini aldığı; CASABLANCA…
"Bir daha çal Sam" bu sözler size neyi hatırlatıyor? Humphrey Bogart, Ingrid Bergman’ın oynadığı efsanevi film Casablanca...
Casablanca’yı sadece bu filmle geçiştirmek biraz haksızlık olur doğrusu! Casablanca şehri bir filmle hatırlanmaktan, daha fazlasını hak ediyor. Fas’ın bu şehrinin diğer şehirlerine göre daha modern bir görünüşü vardır. Palmiye ağaçları okyanusun dalgalı suyu kilometrelerce uzanan sahiliyle Fas'ın diğer şehirlerine nazaran farklı bir görüntü sergilemektedir.
Hassan II Camii: 210 metre olan minaresiyle dünyanın en uzun minareli camisi olma özelliğine sahiptir. Bu camii denizin kenarına kurulmuş olmasıyla dikkat çekmektedir. Camiinin içine girmek yasak ancak, geniş bir alanda olan bu camii bir yanda mavi okyanus, bir yanda camiinin etkileyici görüntüsü ile Fas’ta görülmesi gereken yapıların başında yer alıyor.
Tarihi zenginlik Fes’te… Mutlaka uğrayın!
Arap dünyasının önemli şehirlerinden birisidir Fes. Ortaçağ’dan, modern döneme geçişi de simgeleyen şehirde, tarihi zenginliğe şahit olacaksınız.Bu şehir tipik bir Fas şehridir. Burada Fas’a ait olan bir çok özellikle karşılaşabilirsiniz. Uzun surlar camiiler, kale kapıları... Fes şehri surlarla ikiye ayrılmıştır. Surların içinde kalan şehre, Eski Şehir yani Medina denmektedir.
Medina: Medina’ya giriş için bir çok kapı vardır. Bu kapılardan içeri girdiğinizde kendinizi daracık sokaklarda bulabilirsiniz, bu dar sokaklarda yeni yerler keşfedebilir, burada bulunan küçük dükkanlardan alışveriş yapabilirsiniz. Ancak dar sokaklarda yürürken yanınızdan geçen at ve eşeklere yol vermek zorunda kalabilirsiniz!
Medina’da 300 hektarlık bir çarşı bulunmaktadır bu çarşının içinde atölyeler fırınlar bulunur. Bu çarşının en büyük özelliklerinden biri ise, dünyaca ünlü Fes Porselenlerinin atölyelerinin burada bulunuyor olmasıdır. Bir avuç çamurdan, güzel bir sanat eserine dönüşen porselenleri görmek isterseniz Medina tam size göre bir yer...
Kairouan Cami: Bu camii 15 bin kişi kapasiteli bir ibadethanedir. Bu camiye Müslüman olmayanların girmesi yasaktır. Burası Fes’te dikkat çekici yapılardan bir tanesidir.
Essaouira’da sayısız aktiviteye katılabilirsiniz…
Fas'ın her şehrinde, eski ve yeni şehir diye bir ayrım var. Eski şehir, büyüleyici yapılar, camiiler, saraylar dar sokaklar ve bu dar sokaklarda bulunan küçük atölyelerden ülkenin önemli yapılarını oluşturuyor. Yeni şehir ise, daha çok modern oteller yüksek binalar lüks kafelerden meydana geliyor.
Fas’ın Atlas Okyanusu kıyılarında olan bu kentinde, bir yanda Fas kültürünün gelenek ve göreneklerini yaşayabilir, bir yanda ise dalgalı okyanusun keyfini çıkarabilirsiniz, beyaz köpüklerin arasında sörf yapabilir iç şehirde beyaz ve maviden oluşan yapıları inceleyebilir, dış şehirde bulunan modern yapıları gezebilir, özel tasarımlı kafelerinde nane çayı içerek keyfi yapabilirsiniz.
Sahra Çölü’nde develerle gezintiye çıkın…
"Timbuktu 52 gün" göreceğiniz bu levhanın anlamı eski zamanlarda bedevilerin bu çölü 52 günde geçtiklerini ifade etmektedir. Evet Fas’tasınız ve buranın tam anlamıyla her şeyini anlamak için uçsuz bucaksız çöllerinde develerin sırtında kafanızda büyük şapkalar ya da daha mistik bir hava için Faslıların giydiği pelerinleri giyerek, çadırlarda konaklayabilir, gece çöl soğuğunda kumların üzerinden gökyüzünü ve yıldızları seyredebilirsiniz.
Ancak çölde dikkat etmeniz gereken bazı unsurlar var. Öncelikle bol bol su tüketmeye çalışın, ince ve pamuklu kıyafetler giyin, ve yanınıza mutlaka çok iyi bir harita alın.
Fas’ta acılı yemeklere dikkat!
Fas’ın mutfağı için söylenebilecek olan ilk şey, yemeklerinde acı ve baharat kullandıkları olacaktır. Aslında Fas'ın yemek kültürünü çok yadırgayacağınız söylenemez. Fas mutfağı; Fransız İspanyol ve İtalyanların yemeklerinden etkilenmiştir. Ancak en çok Doğu yemeklerinin tadı sezinlenmektedir.
Fas’ta genellikle yemekler et ürünleri ağırlıklıdır. Bol baharat ve acı içeren et yemeklerinden en ünlü olanı ise; "tanjine" adlı yemekleridir.
Fas’ta her yemekte en çok tüketeceğiniz yiyecek ekmek olacaktır. Fas’ta ekmeğin ayrı bir özelliği vardır. Ekmek kadar önemli olan bir diğer yiyecek ise meyve ve sebzedir. Özellikle Akdeniz meyve ve sebzeleri sizi çöl sıcağında oldukça serinletecek olan yiyeceklerden arasındadır. Fas’ın bütün şehirlerinde rastlayabileceğiniz bir diğer yiyecek ise, hurmadır. Hurmanın Fas’ta manevi bir değeri olduğu kadar masalarından eksik olmayan bir yiyecektir. Tabii nane çaylarını da unutmamak gerekiyor. Fas'ta en çok tüketeceğiniz şey, sıvı içecekler olacaktır. Sizde Fas'ta, harareti kesmek için soğuk bir şeyler içmek yerine sıcak nane çayı içerek serinleyebilirsiniz.
Fas’ta yemek yiyebileceğiniz mekanlar hakkında bilgi vermek gerekirse, ilk olarak Marakeş’te bulunan Djemaa el-Fna Meydanı'ndan bahsetmek gerekir. Bu meydan gündüz ayrı gece ayrı... eğlenceli ve hareketli bir ortam olmasının dışında, yemek yemek içinde oldukça değişik ortamlardan birisidir. Bu meydanda hava kararmaya başladıktan sonra bir anda gündüz ki kalabalıktan daha yoğun bir kalabalığa bürünür meydan, çevrenizi bir anda yemek kokuları ve ızgara cızırtıları sarar. Bu meydanda yemek yerken tam anlamıyla farklı bir ülkede farklı bir kültürde olduğunuzu yaşayarak anlarsınız.
Fas'ta deniz ürünlerini de unutmamak gerekir. Essaquıra’da bulunan limanda balık yemenin keyfini doyasıya yaşayabilirsiniz.
Bu arada olurda Fas'ın acılı ve baharatlı yemeklerini beğenmezseniz, şunu unutmayın! Fas'ın her şehri ikiye ayrılmıştır. Bir bölümü geleneklerine bağlı, diğer bölümü ise modern bir şehirdir. Fas'ın modern şehirlerinde aradığınız her tarzda yemeği bulmanız mümkündür.
Fas’ta alışveriş; büyülü bir kelime gibidir...
İster Marakeş’te olun, ister Casablanca’da hangi şehirde olursanız olun. Alışveriş kelimesi aynı anlama gelmektedir. Fas'ta alıveriş; renktir, eğlencelidir, büyüdür, garip bir sihirdir... siz bir şey satın almak istemeseniz de, farkına bile varmadan bir çok şey satın almış bulursunuz kendinizi. Renkli, ışıl ışıl, parıl parıl alışveriş dünyasında kopartamazsınız kendinizi.
Fas’ta alışveriş sokaklarda yaşanır. Sokak tezgahlarında, sokakların aralarına kurulan atölyelerde, küçük dükkanlarda... Fas’tan alabileceğiniz şeylerin başında ise; kıyafet ve kumaşlar gelecektir. Öncelikle uzun pelerinlerden mutlaka almalısınız. İsterseniz Fas'ın yaşam tarzına, ayak uydurmak için ilk gittiğiniz gün bu pelerinlerden satın alıp bütün Fas geziniz boyunca, bu pelerinlerle gezersiniz, isterseniz de evinize dönüşte kendinize ve sevdiklerinize güzel birer hediye olması için satın alabilirsiniz. Fas'ta alışveriş, tabii ki de sadece pelerinden oluşmuyor. Özellikle Fes Porselenleri, çanak çömlek, takı, gümüş objeler, kilim dokuma halılar, eşarp gibi bir çok ürün alışveriş listenizde başında yer alacaktır. Hatta Fas’ta alışveriş olayını abartıp, yılan bile satın alabilirsiniz. Ancak, bunu gümrükten çıkartırken ne gibi sorunlarla karşılaşırsınız doğrusu bilinmez!
Fas'ta alışveriş yapmak için belli bir merkez verilemez. Her şehrin mutlaka, alışveriş yapmak için büyük bir çarşısı vardır. Marakeş'te The Souk, Fes'te Medina'nın içinde bulunan çarşılar bunlardan sadece bir kaçıdır. Ayrıca, Fas'ta geleneksel çarşıların haricinde, modern şehir diye adlandırılan bölgelerde lüks mağazaları bulmanız mümkün.
Fas’ta ulaşım:
Fas’ta şehirler arası ulaşım için, ilk seçenek olarak tren yolculuğunu tercih edebilirsiniz. Trenlerle, hem keyifli hem de rahat bir yolculuk yapabilirsiniz. Ancak karayolu ulaşımı, çok daha keyifli geçebilir. Fas'ta bir şehirden bir şehre ulaşmak için karayolunu seçerseniz yollarda görebileceğiniz manzara sizi etkilemeye yetecektir. Fas'ta karayolları oldukça düzenli ve rahattır, bunun yanında bir de Fas'ın manzarası eklenince çok keyifli bir yolculuk çıkacaktır ortaya.
Fas’ta şehir içi ulaşımda ise, genellikle taksi seçeneklerinden yararlanabilirsiniz. Ya da araba kiralayabilirsiniz, ancak Fas’ta her konuda, özellikle taksi ve araba kiralama konusunda sıkı bir pazarlık yapmanız gerekmektedir.
FAS RESİMLERİ




