2 Mayıs 2010 Pazar

Eskişehir Kütahya Turu

1.Gün; Cumartesi İstanbul – Eskişehir – Odunpazarı – Cam Müzesi- Kurşunlu Külliyesi – Altı Han ve Eskişehir Mevlevihanesi geziilerimizi tamamladıktan Porsuk Çayı kıyısında serbest zaman veriyoruz. Ardından otelimize yerleşiyoruz ve keyifli bir alşam yemeği yiyoruz.

2. Gün: Pazar Kütahya, Kütahya Kalesi, Germian Sokağı, Arkeoloji Müzesi, Alipaşa Camii, Aizoani Antik Kenti ve Zeus Tapınağı gezilerimiz sonrası dönğş yolculuğumuza hazırlanıyoruz. Yaklaşık 4 saatlik bir yolculuktan sonra İstanbul’a ulaşıp siz değerli konuklarımızı aldığımız noktalara bırakıp tekrar görüşmek üzere veda ediyoruz.

PİKNİK

Baharın gelmesiyle birlikte güneşi görünce hepimiz bir gün pikniğe gitsek de bir hava alsak diye düşünürüz.Çünkü doğanın canlanmasıyla birlikte insanın içi kıpır kıpır olur.

Altı üstü yarım saatte kendi evinizde hazırlayabileceğiniz, hemen toparlanıp temizlenen tabaklar, açık havada börtü böceğin,hatta kene tehlikesiyle karşı karşıya olmak adına açıkhava güneş eşliğinde insanlar piknik yapma ihtiyacı duyar.
Haddinden fazla ekmek,haddinden fazla çekirdek,yemiş,normalde bir günde asla tüketilemeyecek kadar meyve ve sebze,normalde yine asla tüketemeyeceğin kadar da ne olur ne olmaz yanıma alayım kurabiyeleri,bisküvileri,gofretleri...
Sanki açlıktan ölünecekmiş gibi amann açık havada nasıl olsa herşey yenir düşüncesiyle gereksizde bir çok yiyecek alınır.Halbuki piknik sabahtan akşama kadar yapılır.
Yedek kıyafetler,terlikler,atletler,şapkalar,minderler,kilimler,toplar,bisikletler,örtüler,su bidonları,mangallar.... O mangalda pişirilecek etler,köfteler,patlıcanlar,domatesler,biberler,soğanlar.Sonra tabaklar,çay takımları,demlikler,piknik tüpleri.Bebek varsa onun beşiği,puseti,ekstra çantası.Radyolar,müzikçalarlar,okey takımları,hamaklar.Tüm bunları hazırlamak bile yorar insanı.Tabiki genelde bu malzemeleri kadın hazırlar.Pikniğe gidince kadınları dinlendirmek için erkek mangal işini üzerine alır.
Mangal yakan kişi kesinlikle erkek olur.Neden peki!!. Adettendir tabi ki. Birde Kadınların tek ana yemek yapmadığı yerdir piknik yeri. Ama kadınlar genede boş duramadıklarından pişen et, köftenin yanına salatayı yaparlar.Sofrayı hazırlamak ve toplamak da gene kadının işidir.
Pikniğe gidilen yerde malzemeleri açıp da bir bakarsın ki o kırın bayırın ortasında,ya maşayı,ya tuzu ya da en ama en önemlisi çayı almayı unutmuşsundur.(Ben de çaydanlığı unutmuştum):)
Eyvaaaah ki eyvah...
Dünyanın sonu gelmiş gibi panikler mangal sorumlusu ya da diğer piknikdaşların.
Tüm keyifleri kaçar,üstelik de seni suçlarlar.
Bir de piknik komşuluğu vardır ki pek bir imece usulu. Yandaki aileden kömür istemeler, onlara sabun vermeler, onların maşasını ödünç almalar,birbirlerine çocukların yaşını,cinsiyetini sormalar falan ...
Ama gün ilerleyip de ortalık kalabalıklaşmaya başladıkça,sağın solun önün arkan sobelenemeyecek kadar tıkış tıkış aileler tarafından işgal edilmeye başlandıkça,az önce yardımlaştığın aile bile sana batmaya başlar.

Masa örtüleri vardır ama üzerine gazete de serilir. Masa örtüsü hava olsun diye ve etrafa temiz görünmek için serilir.

Erkeklerde beyaz atlet,şort,eşofman altı falan olmakla beraber,ayaklarda terlik en önemli aksesuarlardır.Terlik yoksa,arkasına basılmış ayakkabı da aynı işi görmektedir.
Piknik tüpünde kocaman çaydanlıkları kaynamaktadır.
Kesinlikle her sohbetlerini,konuşmalarını kavgalarını bile işitebilirsiniz çünkü seslerini etrafa duyurmaktan hiç çekinmezler.

Çocuklar ayrı bir kalabalık olduklarından,onlara ayrı bir yer kiliminde ekmek arası sofrası kurulur.
Erkekler doyunca biraz şekerleme yapar, kadınlar, çocuklar doyunca,hoplaya zıplaya yakartop oynarlar.Ya da istop bu grubun en eğlenceli sporsal aktivitesidir.
-Şu yandakilere de gıcık oldum ha,ha bire veledin topu bizim mangala gelip duruyor,kalkıp kesecem şimdi toplarını.
-Ay şunlarla fazla konuşup durmayın ya,baksanıza herif gözünü dikmiş buraya nasıl baka baka çekirdek çıtlıyor,sanki sinema seyrediyor gibi sözler pikniğin ilginç yanları tabi..

Ama tüm bu yorgunluklara rağmen açık hava da piknik yapmanın güzelliği bir ayrıdır. Doğayla başbaşa olmak şehir gürültüsünden bir gün olsun uzak kalmak gerçekten çok güzel.
Herkese eğlenceli piknikler diliyorum. Doğayla başbaşa kalma isteğinizi hiç bir zaman ertelemeyin.

Sevgililer gününe özel uludağ kayak turu

Sevgililer gününe özel uludağ kayak turu için rezervasyonlarımız başlamıştır. Anadolu yakası saat 05:00, 05:30 veya 06:00 size neresi yakınsa oradan Mojo Tur otobüslerine biniyorsunuz ve keyifli yolculuğıunuza başlıyorsunuz. Aracımızda ikram etiğimiz kahvaltının ardından bursada sıcak çaylarımızı içip dağa tırmanmaya başlıyoruz. Sonrasında sizin için ayrılan odanızda dinlenebilir veya keyifli bir öğlen yemeği yiyebilirsiniz. Arzunuza göre kayak keyfine de başlayabilirsiniz.Burada bu özel günün anlamını pekiştirecek, unutulmaz bir sevgililer günü yaşayacaksınız.Akşam yine keyifli bir dönüş yolculuğundan sonra sizi hafızanızda unutulmaz anılarla aldığımız noktalarda bırakıyoruz.

HARRAN OVASI-ŞANLIURFA





İlçenin bilinen tarihi, M.Ö. 5000 yıllarında başlamaktadır. Başlangıçta Sümer ve Hititlerin elinde bulunan bölge M.Ö. 2750 yılında Samilerin istilasına uğramıştır. Daha sonra 612 yılına kadar Asurların egemenliğinde kalan bölge 550 yılından itibaren sırasıyla, Perslerin ve Büyük İskender’ in İmparatorluk sınırları içerisinde kalmıştır. M.S.750 yılında yöreyi ele geçiren Araplar, buradaki Bizans hakimiyetine son vermişlerdir. 1071 yılında Malazgirt zaferinden sonra, İlçe toprakları Türk hakimiyetine geçmiştir.İlçe Merkezinde yer alan eski eserler, Harran Üniversitesi kalıntıları, Şuaypşehri, Bazda Mağaraları, Hanelbarur ile Sin Tapınağı, yörenin sahne olduğu çeşitli medeniyetlerin izlerini yansıtmaktadır. Abbasiler devrinde Dünyanın ilk üniversitesinin burada kurulması, bölgenin ilim ve fikir alanı olmasını sağlamıştır.Harran’ ın İslam kültür tarihindeki önemi çok büyüktür. Harran İslam Devrinde Emevilerin son Halifesi II. Mervan zamanında, ikinci kez başkent olmuştur. En parlak devrini, Eyyubiler zamanında yaşamıştır. Bu dönemde Harran şehirciliğin, sanat ve tekniğin doruk noktasına ulaşmıştır. Meşhur Darülfünun ve medreseyi burada açmışlardır. Harran aradığı huzur ve sükuna bu devirde kavuşmuştur. Kurulan Üniversitede Darülfünun’ dan büyük filozof ve alimler yetişmiştir. Bunlardan en başta gelenleri; 9. Yüzyılda yaşayan Matematikçi Sabit Bin Kurra, meşhur astronomi âlimi El Battani, İbn-i Teyyime, Fizikçi Cabir Bin Hayyan, Ahmet Bin Yunus El Harrani, Mahmut Bin Cabir, İbrahim Bin Zehrin, meşhur Türk tıp alimi İbn-i Sina ile Üniversite ve medresede hocalık yapmış, keramet ehli din ve maneviyat alanında büyük hizmetleri olan Şeyh Hayat Bin Kays El Harrani gibi zatlar burada yetişmişlerdir.
NASIL GİDİLİR
Türkiye’nin her yerinden karayolu ile ulaşım mümkündür.Şanlı Urfa’nın 44 kilometre güneydoğusundadır.Ayrıca şanlıurfa da havalimanı da bulunmaktadır.
NE YENİR
Ayran çorbasi, çagala aşi, pakla aşi, hitti bastirmasi, sarimsak aşi, isot çömlegi, erik tavasi, semsek, has (marul) dolmasi, mimbar, acir bastirmasi, masluka, lebeni, borani, duvakli pilav, etli köfte (çig köfte), haş haş kebabi, kemeli kebap, tike kebabi, tepsi kebabi, frenkli (domatesli) kebap, kemeli cacik, bostana, koruk salatasi, katmer, aşir aşi, paliza, şillik, haside, kuymak, zingil, paliza geleneksel yöresel yemekler arasinda sayilabilir.
NEREDE KALINIR
Hotel Harran Şanlıurfa, 0414 313 28 60
Hotel Edessa Şanlıurfa, 0414 215 99 11
Gülizar Konak Şanlıurfa, 0414 216 35
Not:Fotograflar wowturkey.com alınmıştır.

FIKRALAR

temel ingiliz ve fransız vampir

uçakdalarmış.ingiliz aşağı atlamış geldiğinde yüzü gözü kan

içindeymiş. sormuşlar bu halin ne böyle ingiliz demiş ki:
- şu ağacı

görüyo musunuz? evet onun yanındaki kadını evet işte ben o
kadının
kanını emdim.aradan 5 dakika geçer fransız gelir yüzü
gözü kan içinde
sorarlar ne oldu sana böyle?fransız:
- şu evi görüyo
musunuz?evet ben evin
yanındaki adamın kanını içtim.aradan 5 dakika
geçer temel yüzü gözü
kan içinde gelir. temele sorarlar bu halin ne böyle?
temel:

- şu aşağıdaki
direği gördünüz mü? evet. işte ben o
direği görmedim!....

ZENGİN

Zengin adam büyük bir heyecanla bir Ferari almış.Daha ilkturunu atarken kırmızı ışığa rastlamış ve durmuş.Durmasıyla da arkadan hızla gelen bir kamyon güm diye vurmuş ferrariye.Adam sinirle inmiş arabasından,kamyoncu da inip hemen yalvarmaya başlamış:
Aman abi ,benaltı çocuk babasıyım,zaten çok az kazanıyorum,başka gelirim yok,ben ettim sen etme...
Adam da acımış ve affetmiş,birşey istemeden arabasına binip yoluna devam etmiş.İkinci ışıklarda tekrar bir güümm!Sesi.
Adam yine sinirle inmiş arabasından,kamyoncu inmeden kafasını uzatmış:
_Abi tamam devamet benim!

TEMEL

Padisah birgun bir ferman yayinlayarak o

haftaki cuma namazinda orada yasayan herkesin bulunmasini zorunlu kilmis. Dort bir yana

haber salinmis ve cuma vakti gelmis. Bizim Temel disinda butun ahali cumaya katilmis.
Ertesi
gun padisah sadrazami yanina cagirip sormus:

-Dunku cumaya ahaliden
katilmayan var
mi ?

- Evet efendim, bir kisi katilmadi. Temel.

- Tez getirin o
deyyusu karsima


Temel'i bulup yaka paca padisahin huzuruna
cikarmislar.Padisah,Temel ve Sadrazam
kaldiginda Padisah sormus,

- Soyle
bakalim neden gelmedin dunku cuma namazina
?

- Cok onemli bir isim vardi
padisahim

- Himmm demek onemli bir isin vardi.
Oyleyse sana olmeden once uc
dilek dileme hakki taniyorum. Soyle bakalim ilk
dilegini.

- Yok padisahim ben en iyisi
dilek dilemeyeyim siz beni oldurun.

- Dile
lan deyyus cabuk adami cileden
cikartma.

- Peki. Eeee sey padisahim. Ben sadrazamin
karisina hastayim, madem
oyle olmeden once bir yatsam onunla.

Tabi bunu duyan
sadrazam olaya siddetle
karsi cikmasina ragmen, padisahin "Bosver takma kafana nasil olsa
olecek" gibi
sozlerinden
sonra istemeye istemeye razi olmus. Ardindan sira ikinci dilege
geldiginde
Temel de yine ayni naz ve padisahin azarlamasi. Sonunda

Temel ikinci
dilegini
soylemiş.

- Eeee sey padisahim ben sizin kariniza da hastayim,olmeden once
onla
da...

- Ne diyorsun lan sen (falan padisah kopurmus)

Tabii bu kez de

sadrazam telkinde bulunmus ve Temel Padisahin karisiyla da... Veee sira gelmis ucuncu

dilege;

- Soyle bakalim su ucuncu dilegini de bitirelim artik su isi.

- Yok

padisahim soylemeyeyim, ilk ikisini soyledim ama bunu nasil soylerim bilmiyorum.

Ilk

ikisinden daha kotu ne olabilir ki diye dusunen padisah kizarak

- Oglum soyle bak

iskence yaptiririm, soyletirim

- Peki efendim, demis Temel ve devam etmis,

-
Ben
sadrazamla size de hastayim.

Ardindan kisa bir sessizlik ve Sadrazam
:

-
Padisahim ben sanki Temel'i namazda gorur gibi oldum. Hatirliyor
gibiyim.

Padisah
:

- Nasil hatirlamazsin lan essoglu essek yanimda
oturuyordu.!


FRANSA LYON


Fransa' nın gastronomi baskenti olarak kabul edilen Lyon, ülkenin en yoğun nüfusa sahip ikinci sehridir... Saone ve Rhone nehirleri kıyısında yer alan şehir, kıyı sehirlerin masumiyetini her yönü ile hissettiriyor.

Rönesans mimarisinin basarılı örneklerinin yanı sıra, her köşesinde müze ve sanat durakları bulunan kent, önem verdiği sanat dalları kadar dünya mutfağına kazandırdığı lezzetleriyle de dikkat çekiyor. Kafeleri ile olduğu kadar bistrolari ile ünlü Paris`in 19-yüzyıldan bu yana devam ettirdiği bistro kültürünün Lyon' daki adı, 'bouchon' (bu-son). Geleneksel 'bouchon'lan keşfetmek Lyon'u tanımak demektir.
MÜZE TURU SONRASI KEKİKLİ KIS
17. yüzyıldan bu yana Lyon, Paris`ten sonra sanatın gelişimine en çok katkıda bulunan şehir olarak biliniyor. Antik eserlerin yer aldığı küçük Louvre Müzesi olarak adlandırılan sarayda, 5 asırlık tablolara, heykellere ve objelere rastlamak mümkündür.

Güzel Sanatlar Müzesi `nin yer aldiğı Saint Pierre Kilisesi sonrası, canınız farklı bir müze gezmek isterse Lyon`un kumaş müzesi oldukça ilgi çekici. Tekstil alanında öncü şehirlerden biri olan Lyon`daki bu müze, renkli ipek kumaşlar, halılar ve duvar kağıtlarından oluşturulmus farklı kompozisyonlarla dikkat çekiyor. Müze turunuz sonrasında Lyon sokaklarına çıktığınızda soğan ve baharat kokularınn yükseldiği `bouchon ların kapısını çalmakta fayda var.

Yemeğinize istah açıcı etkisiyle bilinen ve tipik bir Fransız lezzeti olan soğan çorbasi ile başlayabilirsiniz. Lyon`da krema ile pişirilen soğan çorbasının lezzeti her yerdekinden farklı. Kentin en çok bilinen `bouchon` yemeği `Quiche Lorraine`. Soğan, taze kekik ve Emmantal peyniri kariştırılarak hazırlanan karışım, taze hamura eklenip taş fırınlarda lezzetli kislere dönüşüyor. Tek kişilik kisle-rin yanı sıra 4 kişilik pasta boyunda hazırlananları da vardır. Lyon`un tipik salatası, sirke soslu kıvırcık salata tabağı da kisin yanında servis edilen garnitürlerden, isteğe göre salataya çılbır yumurta ve kruton da eklenebiliyor.
Lyon - Fransa Lyon - Fransa Lyon - Fransa

LYON YEMEKLERİ
Lyon Mutfağında akşam yemekleri uzun ve lezzet dolu dakikalar olarak kabul ediliyor. Çoğunlukla aile ile geçirilen, en neşeli dakikaların yaşandığı akşam yemeklerinde, ister bir 'bouchon'da, ister evde, isterseniz sevimli bir Lyon kafesinde olsun, ana yemek için 3 ayri seçenek sunuluyor. Belçika'nın vazgeçilmez lezzeti midye, Lyon'da da oldukça popüler. Midye Mariniere, gün batımından itibaren restoranların mönülerine ekledikleri ilk lezzet. Beyaz sarap, soğan ve maydanoz ile özel midye tencerelerinde pişirilen midyenin sosu da kendisi kadar lezzetlidir.

Lyon' da et yemekleri genellikle tencerede pişiriliyor. Yahni benzeri tatların en bilineni domates soslu biftek. Kısık ateşte saatlerce yumuşatılarak pişirilen bifteklerin her damak lezzetine hitap ettiği söyleniyor. Lyon'un Fransız Mutfağına en büyük katkısı kaz ciğeri. Toie gras olarak adlandırılan yemek, `bo-uchon`lara özgü bir tat. Gerek etin, gerek midyenin, gerekse ciğerin yanında sunulan vazgeçilmez lezzet ise kızarmıs patates. Majör Martin Caddesi`nde yer alan Cafe des F^dera-tions, üç lezzeti de başarı ile sunanlardan sadece biri. Akşam yemeklerinde lezzetli `bouchon` tatlarına Lyon`un 31 farklı mahzeninde bekleyen kırmızı ve beyaz saraplar ile yeni mahsuller eşlik ediyor.

LEZİZ KRUVASANLAR
Lyon, Fransiz Mutfağı nın geleneksel tatlarını basarı ile sunan kentlerden bir tanesi. Michelin yıldızlı restoranları, dünyaca ünlü şef aşçıları ile tanınan kentin, eski Lyon`da yer alan pastanelerinde sabahın ilk işikları ile duyulan kokular çikolatalı kruva-san ve sıcak çikolatadan geliyor. `Pain au chocolat` olarak adlandırılan kruvasanların vişnelisi de son yılların tercih edilen lezzetlerinden. Nehir kenarında sabah yürüyüşünü bitirenler, okula yetişenler, çalışanlar ve Lyon`u keşfedenler geleneksel tatlar kuyruğuna giriyor. Gün batımı saatlerinde, Rhone Nehri`nden kenti izleyip tekne turuna çıkanlara limonata ikram ediliyor. Ev yapımı limonatanın az şekerli ve buruk tadı, Lyon un önemli lezzetlerinden biri.

(Michelin yıldızlı restoranları, dünyaca ünlü şef aşçıları ile tanınan kentin, eski Lyon`da yer alan pastanelerinde sabahın ilk ışıkları ile duyulan kokular çikolatalı kruvasan ve sıcak çikolatadan geliyor.

2010 Erken rezervasyon

Mojo Tur 2010 Yılı İndirimli Tatil İmkânları Sunuyor.

Konforlu araçlarımız ve eksiksiz hizmetimizle müşteri memnuniyetine önem veren Mojo Tur güvencesiyle keyifli bir tatil sunuyoruz. Acele edin….